Ne Yapmalı?

İnsan sadece okuyarak öğrenmiyor, gezerek, görerek ve dinleyerek de Muhittin öğreniyor.

     Burada önemli olan öğrendiğinin sağlamasını yapmak, öğrendiğim ne kadar doğru sorusunu sorup yanıtını aramak.

     Matematiğin kuralıdır, bir hesabın sağlamasını yapmak.

     Bunu ilkokula başlarken öğrendik.

     Bu düşünce öğrenmelerimiz içinde geçerli olmalı.

     Öğrendiklerimizden toplanması gerekeni toplamalı, çıkarılması gerekeni çıkarmalı, bölmemiz gerekeni bölmemiz, çarpmamız gerekenleri de çarpmalıyız ki öğrendiklerimizin doğruluğuna emin olabilelim.

     Biz bunu matematikte yapıyoruz ama bilgilenmelerimizde yapmıyoruz. İşimize geliyorsa, çıkarımıza denk düşüyorsa onu kabul ediyor, doğru olarak görüyoruz, savunuyoruz.

     Bu da bizi onarılması, düzeltilmesi zor hatalar yapmaya itiyor.

     İlericilere, aydınlara, demokratlara ve kimi solculara göre Akp’ ye, Mhp’ ye ve öteki sağ partilere oy verenler cahil.

     Bu da bizim öğrendiklerimiz arasında. Peki, bunun sağlamasını yaptık mı, yapıyor muyuz?

     Hayır!

     Bu sağlamayı yapmadığımız için de sözler gidip geliyor.

     “Bu halk her şeyi hak ediyor.”

     “Daha beter olsunlar.”

     “İnsan kendi celladına aşık olur mu?”

     “Her halk layık olduğu şekilde yönetilir.”

     Sağlamasını yapmayanlar bu sözleri telaffuz eder.

      Evet, bir parti 21 yıl sonra bile mevcut partilerden daha fazla oy alabiliyorsa düşünmek gerek, bilgilerimizi devreye sokmak gerek.

     Halkın alım gücü bunca düşmesine rağmen, hırsızlığın, yolsuzluğun bu kadar artmasına rağmen, demokrasinin, adaletin olmamasına rağmen bir parti hâlâ sandıktan birinci parti olarak çıkıyorsa sorgulamamız gereken şeyler çok.

     Son yaşanan deprem bile iktidar partisini yüzde birlere indirmesi gerekirken, hâlâ en fazla oyu alan parti durumunda.

     Düşünü 16 bin civarında büyük bina yıkılıyor. Hadi iyimser olalım, yıkılan her binada on kişi göçük altında kaldığını var sayalım, bu 160 bin insan demektir. Bakıyoruz deprem bölgesinde bu parti oy alabiliyor.

     Bir halk nasıl eğitilirse öyle düşünür. Bunun altını çizerek konuşalım.

     Dindar bir nesil var karşımızda.

     1980 lerde başlayıp bu güne kadar getirilen bir süreçten söz ediyorum.

     Devrimcilerle baş etmenin en etkili yolu bu görüldü.

     Dindar nesil yaratılacak. Her şeyin Allah tarafından hak görüldüğüne inanan bir nesil!

     Ne olursa olsun buna kader diyecek.

     Bunun için imam hatiplerin sayısı sürekli artırıldı. Cami sayısı okul sayısından daha çok oldu. Okullarda din dersi zorunluluğu getirildi. Kuran kursları çoğaltıldı. Tarikatlara özel destekler verildi, güçlendirildi.

     Tüm bunlar yasal olarak devlet eliyle yapıldı.

     Böyle eğitilen bir halk başka nasıl düşünür?

     Başına gelen her şeye kader der, gider düşüncesine yakın bir sağ partiye oyunu verir.

     Sol partiye oy verecek değil elbet radikal dinci.

     Gelelim yukarıda sıraladığım sözleri kimler söyleyebilire.

     Sadece kızgın ve öfkeli olanlar mı söyler?

     “Bu halk her şeyi hak ediyor, bunlar için mücadele etmeye değmez, daha beter olsunlar…”

      Bu yılgınlığın ve teslimiyetin sözleridir aynı zamanda.

     Zaten istenilende bu, yılmamız ve teslim olmamız.

     Faşizm halkı sadece var olan gücüyle yenmez, uyguladığı taktiklerle yener daha çok, çünkü bilir gücü halkın gücü karşısında kendi gücünün çok yetersiz olduğunu. Bundan dolayı taktikler belirler, stratejiler çizer ve olmadık entrikalara, yalana, dolana, iftiraya yönelir.

     Faşizmin çokça başarılı olmasının altında yatan neden de bunlar.

     Peki, ne yapmalı?

     Benim en çok sevdiğim soru da bu:

     Ne yapmalı?

     Her insanın sevmesi, her insanın kendine sorması gereken bir soru.

     Yenilmeden yenildik demek yok, kabullenmek hiç yok.

     Yenilsek de kaybetmek yok.

     Bir güreşçi gibi mindere çıkacağız, zayıf yanlarımızı, hatalı yanlarımızı göreceğiz. Gücümüze güç katarken, taktiklerin ne kadar önemli olduğunu fark edip, taktikler geliştireceğiz.

     Bu geliştireceğimiz, başvuracağımız taktikler düşmanınkine benzemeyecek ve içinde şiddet, yalan dolan, entrika, iftira olmayacak.

     Bizi faşizmden ayrıştıran özelliklerimiz olacak.

     Şimdi ne yapmalı?

     Solu büyüterek “Tek adam rejimizle” mücadele etmeye devam edeceğiz, ta ki yeninceye kadar.

     Ama önce sandığa gideceğiz, tek adam rejimine hayır diyeceğiz.

Bunları da Okuyabilirsiniz

YAZ TATİLİNİ EVİNİZDE YAPIN…

Yaz bütün görkemiyle geldi… Tüm okullar, üniversiteler tatile girdi… Deniz, yayla sezonu başladı… Tatil sezonu …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir