Ahlaki aşk hangisi

 Vuran vurana, döven dövene!

     Dizlerde vurmalı kırmalı sahneler bitmiyor, sokaklarımızda da…

     Kim kimi dövüyor, kim kimi vuruyor; ne için vuruluyor, ne için vuruyor?

     Ülke yaşanılır ülke olmakta çıktı.

     Her yer şiddet, kötülük egemen.

     Haberleri açmaya korkar olduk, sokağa çıkmaya yine öyle.

     Evden çıkınca sağ salim geri dönebilecek miyiz?

    Eşikten adım atarken tek sorumuz bu oluyor.

    Yine bir haber, bize yabancı olmayan, köyümüzde, kasabamızda, sokağımızda sıkça tanık olduğumuz bir vaka daha:

     Kız kardeşiyle aşk yaşayan genç en yakın arkadaşını vurdu.

     Alt başlık:

     O da kız kardeşime yürümeseydi.

     Gencin açıklamasına bakar mısınız?

     Onu arkadaşım bildim, güvendim, ailemin içine kadar aldım, bacısı gibi görmesi gerekirken sen kalk kız kardeşime dolan.

     Kız kardeşi, mapusa giden abisine mi yansın, hastane de can çekişen sevdiğine mi?

     Adliyeler bu tür dosyalarla dolu.

     Ne güzelde söylüyor oysa:

     Güvendim, diyor, güvendim!

     Sevdin, güvendin, arkadaşın bildin, sırtını dayadın, onunla güldün onunla ağladın, kavgaya onunla girdin, hayatla onunla baş ettin, sırrını verdin… Bundan daha güzel ne olabilir.

     İnsan sevdiklerini sevdiklerine emanet edemez mi?

     Sevmek bir başkasına ihanet etmek midir?

     Hem böyle değil miydi, hâlâ da böyle değil mi? Aileler kızlarını verirken verecekleri kişinin ıcığını cıcığını çıkartırcasına araştırmazlar mı?

     Aile iyi mi? Kızları iyi yere gidecek mi? Oğlan ayyaş mı, kumarbaz mı, işi gücü var mı?

     Tüm bu araştırma, soruşturma tanımak için değil mi?

     Bundan daha güzel ne olabilir, kız kardeşinin bildiğin, tanıdığın, sevdiğin, güvendiğin kişiyle sevgi yaşaması.

     Ah feodalite!

     Ah tutucu ve bağnaz zihniyet!

     Gelişmeyen beyin!

     Yerinde sayan insanlık!

     Bu tür sorunlar sadece sokaklarımız da yaşanmıyor, sol zihniyetin sokağında da yaşanıyor, hâlâ da yaşanmakta!

      En vahim olanı da bu zaten!

      Sen yoldaşına nasıl aşık olursun? Bu nasıl bir zihniyet, bula bula yoldaşını mı buldun? Gittin gittin ölen yoldaşının eşini, ala ala ayrılmış yoldaşının eşini mi aldın?

      Kurulur halk (devrim) mahkemesi.

      Karar verilir: Örgütten atıldın.

      Sol feodaliteden kurtulmadı ki, sokaklar kurtulsun. Sağ iktidarlar istemez toplumun çağdaşlaşmasını, bunu biliyoruz, dinler de istemez. Bilirler karanlık zihniyetliler, okumak karanlıklarını aydınlatacaktır, bu da işlerine gelmez.

     Bu sözleri çok duyduk, duymaya da devam edecek gibiyiz.

     Sol da günah yoktur ama bu da büyük edepsizliktir.

     Sen nasıl arkadaşım, yoldaşım dediğin birine, yoldaşım dediğinin eşiyle evlenirsin, ona gönül verirsin, aşık olursun?

     Onunla yatağa nasıl gireceksin, dokunurken aklına hiç gelmeyecek mi yoldaşın?

     O kadar azdıysan git başkasını al, kendine hakim ol!

      Bu yoldaşa, arkadaşa ihanettir.

     Tepkiler bununla da sınırlı kalınmaz.

     Küsülür, ayıplanır, dışlanır, hor görülür. Her sohbete konu edilir, aşağılanır.

     Güvenilmezdir artık o, kuşkuludur. Aile içine alınmaz! Ya kendi ailesinden birine de yürürse ( ilgilenirse), ya da eşine… Aman ha, yüz verilmemeli bu tür insana.

     Bu da devrimci mi, şarlatan, devrimci maskesi takmış lümpen biri.

     Galiba daha uzun süre dumura uğramış beyinlerle mücadele edeceğiz.

     Hep demişimdir sol feodaliteden, sol dinden, sol düşmanına benzemekten kurtarmadıkça kendini bulamayacak, sol sol olamayacak, devrimcilerde devrimci.

     Yenilikleri üretememenin nedenlerini burada da aramak gerekiyor.

     Bir devrimci kız şöyle demişti çok yıllar sonra:

     Bize bacı bacı dediniz içinizden birinize aşık olamadık, siz de bizlere; sonunda bizden biri olmayanlara kaldık, ne o bizi anladı, ne biz onu, mutsuz evlilikler yaptık, hayatımızı harcadık.

    Yoldaşına aşık olmanın ahlaksızlıktan sayıldığı, aşkların yasaklandığı bir geleneğimiz var ve bu gelenek kısmen de olsa devam ediyor.

     Yoldaşından ayrılmış veya eşi ölmüş bir yoldaşımızın eşine aşık olmak, onunla sevgi yaşamak edepsizce nitelendiriliyor.

     Kız kardeşine aşık olan en yakın arkadaşını vurandan ne farkımız kalıyor?

     Bir farkımızın olması gerekmez mi?

     Bu tür ahlaki olmayan ahlaki değerleri değiştirmek hani devrimcilikti?

     Biz ahlaki olmayan ahlaki değerlere sahipken hangi ahlaki değerleri değiştirip yeni ve insani olan ahlaki değerleri topluma yayacağız?

     İnsan tanıdığıyla aşk yaşar ve yaşamalı.

     Bundan daha güzel ne olabilir?

     Aşk iyimserliktir.

Bunları da Okuyabilirsiniz

ÇÜ ve ATÜ ÖĞRENCİLERİNİN BAŞKAN KARALARDAN RİCASI…

Yapımı yılan hikâyesine dönen, Çukurova üniversitesi öğrenci yurtlarının Yanındaki yaya üst geçidi öğrencilerin Hiçbir işine …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir