Türkiye’nin yakın tarihinde derin izler bırakan 12 Eylül 1980 askerî darbesi, sadece bir iktidar değişikliğini değil, aynı zamanda temel hak ve özgürlüklerin ağır bir şekilde ihlal edildiği, toplumsal hafızada acı dolu anıların yer aldığı bir dönemin başlangıcını simgeler.
12 Eylül 1980 sabahı Türk Silahlı Kuvvetleri yönetime el koydu. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren öncülüğünde gerçekleştirilen bu askerî müdahale, “düzeni sağlamak” gerekçesiyle yapıldı. Meclis feshedildi, siyasi partiler kapatıldı, liderleri tutuklandı, anayasa askıya alındı.
Darbe sonrası yaşananlar, bir “güvenlik” operasyonundan çok, geniş kapsamlı bir toplumsal sindirme harekâtına dönüştü. Binlerce insanın hayatını doğrudan etkileyen uygulamalar başladı. Yaklaşık 650 bin kişi gözaltına alındı, 230 bin kişi yargılandı, 50 kişi idam edildi. Cezaevlerinde sistematik işkence yapıldı. İnsanlar düşüncelerinden dolayı tutuklandı, ağır şekilde sorgulandı.
Özellikle gençler üzerinde ağır bir baskı kuruldu. Sol ve sağ görüşlü gençler idam edildi. En çok bilinen örneklerden biri, yaşı tutmadığı halde yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Eren’dir. Bu idamlar toplumun belleğinde silinmez izler bıraktı.
Binlerce memur, öğretmen, akademisyen görevlerinden ihraç edildi. Siyasi yasaklar getirildi. Siyasetçiler uzun süre siyaset yapamaz hale getirildi. Yüzlerce gazeteci yargılandı, yayınlar sansürlendi, kitaplar toplatıldı ve yakıldı. Dil, kimlik ve kültürel haklar üzerindeki baskılar yoğunlaştı.
12 Eylül darbesi sadece bireyleri değil, tüm toplumu derinden etkiledi. Toplumda korku iklimi hâkim oldu. İnsanlar birbirine güvenemez hale geldi. Düşünce özgürlüğü ağır bir yara aldı. Sendikacılık, öğrenci hareketleri ve sivil toplum faaliyetleri büyük ölçüde bastırıldı.
Bu süreçte yalnızca siyasal alan değil, eğitimden sanata kadar pek çok alan baskı altına alındı. Üniversitelerde YÖK kurularak devlet denetimi artırıldı. Toplumsal muhalefet yok edildi; insanlar apolitikleşti, suskun bir toplum yaratıldı.
Yıllar sonra, 12 Eylül darbesiyle ilgili hesaplaşma süreci başladı. 2010 yılında yapılan anayasa referandumuyla darbecilerin yargılanmasının önü açıldı. Kenan Evren ve dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya yargılandı ve mahkûm edildi. Ancak bu yargılamalar kamuoyunun beklentilerini tam anlamıyla karşılamadı.
Sonuç olarak
12 Eylül 1980 darbesi, Türkiye’nin demokrasi tarihindeki en karanlık dönüm noktalarından biridir. Hukukun askıya alındığı, temel hak ve özgürlüklerin hiçe sayıldığı bu dönemde yaşanan mağduriyetler, sadece o dönemi yaşayanların değil, sonraki kuşakların da hafızasında derin yaralar açtı.
Bu tür travmalarla yüzleşmek, benzer acıların tekrar yaşanmaması için çok önemlidir. Geçmişi unutmamak ve demokrasiyi savunmak, toplumsal barışın ve adaletin temelidir.
